Görevimiz, gücümüzle orantılıdır

Başkasının yediği yemekle bizim karnımız doymaz. Başkasının içtiğiyle bizim ciğerlerimiz suya kanmaz.

Bu konuda hepimiz aynı düşüncedeyiz.

Gerçi şairin “Afiyet olsun yarim sen yedikçe ben doydum” dizesi de vardır ama karnı toklar için geçerlidir.

En sevdiklerimizle beraber sofraya otursak herkes kendi eliyle kendi ağzına götürür. Çocuklarımızla elden ayaktan kesilmiş ihtiyarlarımız hariç. Bizim ellerimiz onların elleri olur.

Bedenimizin doyması için herkes kendi midesini kendi doyururken ruhumuzun gıdasını alırken aynı hassasiyeti göstermeyebiliyoruz.

“Çok şükür din için çalışan hocalarımız var” diyebiliyoruz.

“Çok şükür bizim için de yiyen insanlarımız var” demiyoruz.

Herkes kendi görevini yapacak.

Rabbimiz buyurur:

“Ey iman edenler, Allah’tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve ancak Müslüman olarak can verin.” (Âl-i İmran 102)

Ashabın en ileri gelenlerinden Abdullah bin Mesud bu ayetteki “sakının” kelimesini açıklarken “İtaat edip isyan etmemek, Şükredip nankörlük yapmamak, Allahı zikredip unutmamak” diye tefsir etmiş. (bak. Taberi tefsiri)

 “Ayıplayanın ayıplamasından korkmamak, aleyhimize bile olsa doğruluktan ayrılmamaktır” diye tefsir edenler olmuş.

“Biz bu görevleri yetirmeye güç yetiremeyiz” diyenler olmuş ve hemen Teğabün suresinin on altıncı ayetiyle açıklama yapılmış “Gücünüz yettiğince Allah’tan sakının, dinleyin ve itaat edin…” buyurulmuş.

Hac suresinin 78’inci ayetine  “Allah (yolun) da, onun cihatına layık cihat ediniz. O sizi seçti. Dinde size hiç bir zorluk kılmadı. Babanız İbrahim’in dini (gibi kolay kıldı).” Buyurur.

Malımız, canımız, dilimiz, kalemimiz, rütbemiz, makamımız, itibarımız, şanımız ve şerefimiz her nemiz varsa biz onunla insanlık ailesinin cehenneme giden yolunu cennete çevirmek için vermeye hazırsak ve de veriyorsak bu konuda ayıplayıcıların ayıplamasından da korkmuyorsak mücahid sayılırız ve yaptığımız da cihaddır.

Kendisini yakmak için ateş çukuruna doğru koşan adamı yakalayıp engellemeye çalışmaktan niçin utanalım.

Cehenneme doğru koşanların önüne geçip bu yolun cehennem yolu olduğunu, canlarını cehennemde yakmamaları için malımızı, canımızı, makamımızı, kalemimizi, dilimizi, şan ve şerefimizi koruyucu engel olarak niçin kullanmayalım?

Bütün bu saydıklarımızı kalkan olarak kullanırken bizi ayıplayanların deli saçmasına niçin aldırış edelim?

Allah bu dini zorluk olsun diye indirmediğini kendisi bildiriyor ve Bakara suresinin 185’inci ayetinde “Allah size kolaylık ister. Size zorluk istemez.” buyurur.

Biz, Allah’ın bize lütfettiği nimetleri yine Allah’ın dininin her gönüle girmesi ve cehennemden kurtulması için harcayabilmişsek yapamadıklarımız için üzülmeyiz.

Çünkü Rabbimiz “Allah, kişiye ancak gücünün yeteceği kadarını teklif eder. Kişinin yaptığı iyilik kendinedir, isteyerek yaptığı kötülük de kendi aleyhinedir.” buyurmuş. (Bakara 286)

Mahmut Toptaş
mtoptas@milligazete.com.tr

Yorum bırakın